Gül ve Avcı - Asude (Kitap Yorumu)



Aslında ben Gül ve Avcı'yı Mayıs ayında alacaktım ama Kocaeli Kitap Fuarı'nda kalmamıştı. Ama sonra duydum ki ciltlisi çıkacakmış. Ciltlinin çıkmasını bekledim. Ardından Beni Sev Diye'nin çıkmasını bekledim. Malum kitap alacağım zaman toplu alım yapıyorum. Önce Gül Ve Avcı'yı okudum çünkü Beni Sev Diye kitabında Gül ve Avcı'dan karakterler yer alıyor. Neyse kısa keseyim de konusuna geçeyim.


Evelyn, hayatında ilk kez gördüğü soylu dük Julian Benedict Wharton' a aşık olmuştu. Ama bırakın karşılığını görmeyi yerine ağır hakaretlere maruz kalmıştı. Bir gün amcasıyla birlikte ufak tefek dedektiflik işlerini gördükleri bürolarına gelen iki adam, Julian'in cinayetle suçlandığını ve onu ortaya çıkarmalarını isterler. Eline intikam fırsatı geçen Evelyn bunu kaçırmaz ve Julian'in karşısına bambaşka biri olarak çıkar.

Eh bundan sonrasında da tahmin edeceğiniz üzere bol aşklı sayfalar bizi bekler.

Asude karakterlerinde Mert'den sonra en sevdiğim Julian oldu. Kitabı beğendim ben. Zaten tarihi aşk kitaplarını da severim. Bir Türk yazar İngiliz hikâyesi yazar mıymış demeyin yazarmış arkadaş.

Beni bilenler bilir çok fazla çoluk çocuk sevmem ama buradaki çocuğa bayıldım. Allah Allah yaşlanıyorum galiba bu ara sevdiğim çocuk sayısı artıyor :D
Hani her kitapta başrol adamın bir can arkadaşı olur ya bu kitaptaki de Tyrell Granby'di. Çok fazla gözükmedi ama ben gözüktüğü kadarıyla sevdim kendisini. Ciddi sert adamın yanındaki sempatik alaycı adamlara bayılırım :D

Sonuç olarak sevdim bu kitabı. Şuan Beni Sev Diye'yi okuyorum. Okuduğum kadarıyla şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki bu kitaptan daha güzel olmuş. Bence Asude seviye atlamış. Neyse bu yorumumu sonra yaparım. Böylelikle elimdeki kitap da bitince Asude'nin tüm kitaplarını okumuş olacağım.

Peki siz okudunuz mu bu kitabı?
Ayrıca Beni Sev Diye için de çekilişim var katılmak isterseniz buradan buyurun :)

Saçmalama Mimi :D


Bu ara hiç yazı yazasım yok :( Yazamıyorum yani aklıma geliyor ama yok ı ıh klavyemden dökülmüyor kelimeler :( Kitap da okuyamıyorum doyasıya. Hava o kadar sıcak ki ya klimanın ya vantilatörün dibine gidip nefes almaya çabalıyorum . Haliyle enerjim tükeniyor oturduğum yerde.

Böyle bir yazı yazamama anımda Finding Me blogunun sahibesi adaşım bana mim paslamış. Çok bekletmeden yazayım istedim.

Şirin Babalar

Hani ünlü oyuncular genelde gezer, tozar, her gün bir başkasıyla gönül eğlendiriler ya şimdi öylelerini değil de hayat arkadaşlarını bulmuş şirin babaları göreceğiz.

Karşınızda üç şirin baba var. Bu oyuncuları sevmemin en büyük nedenlerinde birisi çocuklarıyla verdikleri pozlar. İlk dikkatimi çeken Stephen Amell olmuştu. Kızı Blue o kadar şeker ki maşallah. Şunu da belirteyim Dünya üzerindeki çocukların yüzde sekseninden nefret ederim. Onlar da benden nefret ederler. Aramızda böyle bir nefret ilişkisi vardır. Millet bebek fotosu gördüğünde kendinden geçerken, ben "ıyy bunun neresi güzel be" diyerek tüm delici bakışları üzerimde toplarım. Neyse konuya dönersek eğer, nam-ı diğer Oliver'ın bebesi çok tatlı. ♥ -bak kalp bile koydum.-




Bu mutlu aile tablosundan bir diğerine geçiyorum.
Jensen Ackles... Kendisini pek severim. Supernatural izlemeden önce de severdim ama ailesiyle olan fotolarını görünce daha bir sevdim. Şirin kıza bir kalp ♥



Son olarak da Jared Padalecki. -bu adamın ne biçim soyadı var be-
Kendisini dizi ile sevdiğim doğrudur. Ama diğerleri gibi en etkin faktör bebeleri :D Bu şirin delikanlılara da birer kalp ♥♥



 
Yani demek istiyorlar ki bizi sevin, hayranımız olun ama sınırlarımızı çizelim. Bizler aile babasıyız. :D
Bu üçünden en çok Stephen ve Jensen'ı seviyorum çünkü onlar kız babaları. :D Evet cinsiyet ayrımcılığı yapıyorum tam burada, şuanda :D Kızlar daha şirin oluyorlar :D Ayrıca şu bebeklerin güzelliğine bakar mısınız? Anaları güzel, baları güzel olunca çocuklar da çifte güzel oluyor :D
Bu üç şirin babaya mutluluklar dileyerek bitiriyorum yazıyı.
Var mı sizin bildiğiniz şirin babalar?

Siyah Buz - Becca Fitzpatrick

 
Britt ve arkadaşı Korbie, Korbie'nin ailesinin dağ evine tatile gitmek için yola çıkarlar. Fakat yolda bastıran kar fırtınasından dolayı arabaları hareket edemez. Ormanın içinde buldukları bir kulübeye sığınırlar. Fakat kulübede iki genç adam vardır. Kar fırtınasında kalmak mı yoksa tanımadıkları adamlara güvenmek mi? Yazarın daha önce Hush Hush serisinden 2 kitabını okumuş ve beğenmemiştim. Bu kitap da Hush Hush gibi melekli şeytanlıdır diye ne zamandır okumayı erteliyordum. Ama yok bu kitap daha güzeldi. Kitabın temposu hiç düşmedi. Faili meçhul cinayetler, kar fırtınasında yaşama savaşı... Ama ben kitabın sonunda neler olacağını yarısında tahmin ettim. Artık o kadar çok dizi, film izleyip, kitap okudum ki olayların sonunu başından tahmin etmeye başladım. Sözün özü kitap guzeldi. 

Alıntı;

"Hikayemiz yıllar önce başlamıştı ve hayatı benimkiyke öylesine iç içe dokunmuştu ki iki ayrı iplik bulmak bile imkânsızdı."



Selin'in yorumunu okumak için buraya tıktık