Hedef Sensin - Meral Kır

 

Gazeteci Zeynep Erdem bir sabah evine geldiğinde yatağında tanımadığı bir kadının cesedi ile karşılaşır. Ölen kadını son gören kişi ise yan komşusu Savcı Güçer Öztürk'tür. Kadın kim, bu cinayetin sebebi ne, savcı ile mi yoksa gazeteci kız ile mi bağlantısı var? Yoksa her şey geçmiş ile mi alakalı?

Güçer'i ilk Sancaktarlar Serisi'nde görmüştüm. İsmini ilk okuduğumda böyle bir isim mi varmış demiş, yadırgamıştım. Ama bu kitapta okurken belki de o ilk şaşkınlığı attığım için olsa gerek çok sevdim. Adam resmen ismini yaşıyor. Meral Kır kitaplarının bu kitaba kadar olan hepsini okudum. Diyebilirim ki bundaki olay örgüsü hepsini bastırmış. Katil kim, amacı ne bir türlü tahmin yürütemedim. Gerçekten iyi gizlenmiş. Bir ara paranoyak gibi herkesten şüphelendim. Son kitaptaki karakterler hariç az önce de dediğim gibi tüm karakterleri biliyorum. 

Merhaba 33!

Gözlerim kurşun gibi ağır ağır açıldı bu sabah
Merhaba dünya

Bir gün bloga uğramayı bıraktım ve bunun farkına varmam çok uzun zaman aldı. Oysa en sevdiğim yerdi burası. Anılarım, yıllarım hiç farketmeden burada birikmiş. Sonra üniversiteye başladım ve o kayıp yıllar başladı. Sonra bir gün bir blogumun olduğunu hatırladım ve siteyi açtığımda tüylerim ürperdi. Korku tüneline girmişim de sağdan soldan üzerime bir şeyler sarkıyor gibiydi. Çünkü blogumun tasarımında bir sürü küçük resim kullanılmıştı ve resimlerin yüklendiği site kapanmıştı. Küçücük eklenmiş resim bile kocaman bir uyarı mesajına dönüşmüş her yer uyarı mesajı dolu koca resimler ile dolmuştu. Yüzyıllar evvel lisedeyken kodlamadan çat pat anlardım ama şu an hiçbir şey bilmiyorum. O kadar moralim bozuldu ki 2-3 yıl da o yüzden bloga yazmadım. Geçenlerde yeter artık dedim ve işe koyuldum. Deneme yanılma yöntemi ile kodları kurcalya kurcalaya biraz olsun düzeltebildim. Sonunda buradayım!

Blogumun yıllar sonra ilk yazısını da doğum günümde paylaşıyorum. Blogumu açtığımda 18 yaşımdaydım, bugün ise 33 yaşımdayım. Bir ömür geçmiş gibi aslında ama daha dünmüş gibi. 

Sayıları bir kenara bırakıp küçültmeli yaşlara geçmenin de zamanı geldi galiba. Hatta bundan sonra 33 yerine en güzel yaş diyoruz. Evet, sayılarla moral bozmaktansa kibar kibar en güzel yaş demek çok mantıklı değil mi?

Yeni yaşım madem en güzel yaşım, Allah da bana gerçekten güzel şeyleri nasip etsin. Ruhuma, bedenime şifa versin. Her öğretmen adayı gibi de Kpss'yi kazanıp atanma dileğimi bu sene gerçekleştirebileyim inşallah.Kalbime, ruhuma ferahlık dileyerek bu yılki doğum günü dileklerimi diliyorum. Kabul olur inşallah, amin.




Aşk ve Gurur


Aşk ve Gurur'un kitabını sanırım 9. sınıftayken okumuştum ve Mr. Darcy'e aşık olmuştum :D Okuyup, izleyip aşık olmayan var mı ki? Sonrasında da filmini izlemiştim. İlk kez bir kitabın filmini bu kadar çok sevmiştim. Jane Austen sevgim de Aşk ve Gurur ile başlamıştı. Gerçi hâlâ okumadığım kitapları var ama okuruz elbet.

KYK Kredili Zeytinyağlı Biber Dolması

Ya artık benim de KYK borcum olacak :D Gelecekten önce gideceği düşünmeye başladım şimdiden :D İnsan daha harcamadığı parayı nasıl ödeyeceğini düşünür mü? Borç yapmaya alışkın olmayan biriyse düşünür :D Dün gece KYK kredi isteğimi onayladım. Allahtan ilk yıl almamıştım da 3 yıllık alacağım en azından bir nebze olsun ödemesi kolay olacak :D Çok zor öğrencilik çok zor. Masrafı zor, dersi zor, işte bi şehri sevdim bir de arkadaşlarımı. Onlar sayesinde güzel geçiyor günler.


Benim yarın EAT (Eski Anadolu Türkçesi) sınavım var ve ben oturmuş ne yapıyorum? Sizce ne yapıyorum :D Az önce biber dolması yaptım :D Şu metni okuyamıyorum. Ortaya bambaşka bir şey çıkıyor :D Neyse okuruz elbet.

O halde ben size dolma tarifi vereyim.

2 buçuk bardağa yakın pirinç yaklaşık 1 bardak da bulgur,
2 ince doğranmış soğan, 1 yemek kaşığı biber salçası,
Ilık suda çözündürülmüş 1 tatlı kaşığı limon tuzu,
1 çay bardağına yakın sıvı yağ,
Tuz, karabiber, nane, pulbiber

Hepsini yoğurup biberlere doldurduktan sonra ağızlarına da domates parçaları kapatın :D Biberleri çok doldurmayın pişince şişer, taşar. Suyu ne kadar koyulacak valla ben de bilmiyorum ki işte göz kararı :D Zaten bu şekilde içini pişirmeden ilk kez yapacağım.


E hadi akşama misafirim var benim öğrenci eviyiz diye de misafirimiz gelmeyecek değil ya :D Gideyim de bi tarhana çorbasıyla bir de makarna pişireyim :D

Siz de benim çok sevdiğim bir Esin Engin şarkısı dinleyin. Esen kalın.

 

Depresyonlu Patatesli Makarna

Allahım ne çok özlemişim blogumu. Gözlerimde yaşlar, kalbimde buruk bir özlemle açtım sayfayı. -Tamam abartmanın lüzumu yok. Gözlerimde yaşların falan ne işi var. Hiç olmaz canım hele şu sıralar :D- Şu tuşlara bastığımda çıkan tıkırtıyı bile özlemişim... :D :D Yani blogumu özledim. Canım blogum ♥

Depresif Esra moduna hoş geldiniz sayın seyirciler. Alkış... Alkış.. Alkış...

Karşınızda bir adet vizeleri başlayacak ama hangi derse ne ara çalışacağını kestiremeyen bir kız duruyor. Sınav tarihleri geç açıklanınca herkes sudan çıkmış balığa döndü. Allahım vaktim yok. Nasıl geçecek bu sınavlar :( Vaktim yok ama neyi nasıl yetiştireceğim diye düşünürken de bir ton vaktim gidiyor.

Stresten topluca kafayı yiyeceğiz. Öyle ki instagramı dondurup telefonumdan facebook ve instagram uygulamasını kaldırdım. Belki onlarla uğraşacak zaman ile ders çalışırım diye ama nafile. Bunlar tamamen insanın kendisini kandırması :( Depresyonun eşiklerinde geziniyorum. Aslında instagramdan kendimi uzaklaştırmak için kaldırdım. Evet itiraf ediyorum :( Bir süre uzak kalmak akıl ve ruh sağlığım için en iyisi olacak :(

Aman canım bunlar gelip geçici şeyler 2 hafta sonra of ne sınavlardı be geldi geçti diyeceğiz. Allah daha büyük sınavlarla sınamasın diyerek şuracıkta biraz kendimi avutayım :D

Bir de arkadaş kafa karışıklığı, belirsizlik ve bekleyiş zormuş. Çok zormuş.

O zaman ben size bir patatesli makarna tarifi vereyim ♥ Ah bak patates deyince kalpler uçuştu etrafta ♥

Bir kaç patatesi küp küp doğrayıp kızartın,
Makarnayı haşlayın,
Sonra bunları derin bir kapta karıştırın.
Üstüne yoğurt dökün (dışarı çıkmayacaksanız eğer sarımsak da koyabilirsiniz :D Bakınız benim gibi kokulardan aşırı rahatsız olan insanları kırmayın )
Sıra geldi sosuna. Biraz yağ ile salçayı kavurun içine bol pul biber, bol nane atın ve yoğurdun üstüne gezdirin. Allahım müthiş bişi ♥

Eve gelince yemek bulamayan öğrencinin yemek tarifini okudunuz efenim :D Ay hadi ben çok acıktım :D Esen kalın.

Ben birkaç aydır bıkmadan Selçuk Balcı dinliyorum. O zaman bu postun şarkısı da bu olsun.


İç Döküş


Ee gençler ve kendini daima genç hissedenler nasılsınız? Bana sormayın bilmiyorum. :D Sanırım bu aralar biraz daha iyiyim. Şu okula giden, gezen tozan, kitap okuyup film izleyen şahane insanlar var ya, Allah aşkına nasıl her işi bir arada götürüyorlar? Ben neden tek bir şeye odaklanabiliyorum :D Dolayısıyla canımın canı blogcuğumu da ihmal ediyorum.

Bana biri nazar mı değdirdi nedir anlamıyorum ama dönem başından vizelerin bitiş tarihine kadar olan süre kayıp. O sıra ne yaptım, ne söyledim bilmiyorum. Kendimi o kadar kötü hissediyordum ki sebepsiz yere her gün ağlıyordum ve ders de çalışamıyordum. Dolayısıyla ilk dönem iyi olan derslerim hızla düşüşe geçtiler. Kaç aydır yanımda olan arkadaşlarım bile halime acıdılar. :D Bu sen değilsin Esra ne oluyor diye her gören soruyordu ki gerçekten ne oluyordu ben de anlamış değildim. :D

Çok şükür ki şimdi iyiyim. Ama bunaldım. Hem de çok bunaldım.
Yurtta kalmaktan yoruldum, bunaldım.
Kendimi genç hissederken gençlerin saçma ve saygısız hareketlerine katlanmaya çalışmaktan yoruldum.
Gencim zaten de işte neyse...
Kendimi bazen 30 bazen 20 yaşında hissetmekten yoruldum.
Aslında hissettiğim yaşı insanlar yadırgadığı için normal davranmaya çalışmaktan yoruldum.
Çok gülerim, hoplar, zıplar, bağıra çağıra dolaşırım.
İçimden gelen bu :D
Ne yapayım yani yaşımı mı küçülteyim ya da herkese yalan mı söyleyeyim :D :D :D

Ha bir de ne zaman evleneceksin sorusu var.
Allah bismillah güç ver ya rab. Bir gün Allah müstakbel eniştenizle beni karşılaştırırsa söz söyleyeceğim. Olur da bir gün evlenmeye karar verirsem haberiniz olur yani sıkıntı yok. :D

Yine amacından sapan bir yazı oldu. Sahiden de iç döküş hatta iç çöküş oldu :D

Benim yazmam gereken yani kayıt altına almam gereken bir dolu anım oldu. Onları yazmalıyım fakat dedim ya işte bunaldım. Bir ara da onları yazarım artık :D

O halde İlhan söylesin ben dinleyeyim :) ♥



28 Oldum!

Bu yazı anı biriktirmek için yazılmıştır!

27 yaşımı sevmiştim. Teyze oldum, üniversiteye başladım. 98'lilerin arasında bir 89'lu oldum.
Sıra geldi Allah'ın izniyle 28'i yaşamaya. Aslında geçti gitti doğum günüm ayın 15'iydi fakat geç de olsa buraya bir not bırakmak istedim.


Bu Şiir

 

Şiir sevmiyorum. Sevmiyordum. Seviyor muyum bilmiyorum :D
Acaba beni şiirden soğutan sebep ne diye düşünüyorum da orta okuldayken hocanın zorla şiir defteri tutturması mı, lisede zorla şiir kitabı bitirmeye çalışmam mı, yoksa her tok sesli Türk gencinin buğulu tonla şiir okumaya çalışması ve arkaya da hep aynı fon müziğini kullanması mı? Belki de uygun ruh halinde değilimdir. Bazen hoşuma gidebiliyor ama özellikle 'bak bu şiir çok güzel' denildiğinde itici geliyor.

Kaçacağı Yerde Zıplayacağı Tutanlar Cemiyeti


Bu fotoğrafı geçen hafta çarşamba, haftada bir ders işlediğimiz sınıfın camından çektim. Kar görmek hele ki o kar kristallerinin tane tane süzülüşünü izlemek insana öyle bir huzur veriyor ki o an çok canım sıkkın olsa bile kafamı kaldırıp gökyüzüne bakmam rahatlamama yetiyor.
Kar yağdığındaki o sükûnet müthiş bir his. Bu kadar güzel olmasının yanında insanı çileden çıkaran yönleri de yok değil.

Vakitsizlik Böyle Bir Şeymiş

Bu yazı ile bu görselin ne alakası var derseniz yok efendim hiçbir alakası :D Sadece çok sevdim ♥
 
Vakit bulamıyorum. Hiçbir şeye vakit bulamıyorum. Ben alışmışım yıllarca evde oturup kitap okumaya, dizi izlemeye olmadı ara sıra elişi yapmaya. Hiç dışarı çıkmazdım. Pek tabii sürekli evde oturmak da iyi değil ama öyle geçti liseden sonra. Şimdi tekrar okullu olunca işler tamamen değişti.