Bakire - Nancy Pickard / Kitap Yorumu


Bu kitabın adından dolayı çok ön yargılıydım. Çünkü aşırı cinsellik olan kitapları okumamaya çalışıyorum ki konu güzelse o kısımları atlayarak okuyorum. Adı bende böyle bi etki bırakınca almamıştım.
Arkadaşımda görünce ve aslında cinayet romanı olduğunu duyunca aldım okudum. Genelde pek cinayet tarzı okumayı sevmem ama bunu 1 günde bitirdim. Gerçekten çok sürükleyiciydi ve beğenerek okudum.

17 yıl önce işlenmiş ve sırrı yıllarca ortaya çıkmamış bir cinayet yıllar sonra tekrar gün yüzüne çıkıyor. Kimliği bilinmediği ve tecavüze uğrayarak öldüğü tahmin edilen kız kasabada bir efsane gibi nam salıyor. Artık herkes ona #Bakire diyor. Bu cinayet sadece bir genç kızın ölümüyle bitmeyip birbirine son derece bağlı olan üç arkadaşın da hayatlarını alt üst ederek bir daha eskisi gibi olmamasına neden oluyor.

Kitap güzeldi gerçekten. Baştan beri tahminler yürüterek okudum. İlerledikçe tahminlerim tutmaya başladı. Çok fazla cinayet romanı okumadığım için bu tür içinde nasıldır bilemem ama bana göre iyiydi.

Yazarın diğer kitaplarını da merak ettim.

Şimdi Benimsin - Güneş Demirel / Kitap Yorumu


Ben böyle beklememiştim. Kitabı hep görüyordum ama ne bileyim içimden hiç alıp okumak gelmemişti. Ama Fırat Fırat diye hep karakterin adını da duymuştum. Sonra birgün karar verip kitabı aldım. Keşke daha önce alsaymışım Kısaca anlatırsam Elifin abisi, Diyarbakır'lı bir kıza aşık olur ve gizlice evlenirler. Ama kız Fırat isminde bir gençle nişanlıdır. Fırat aşiret ağasının oğludur ve nişanlısı başkası ile kaçtığı için aşiret gereğinin yapılmasını ister. Bunun üzerine de Fırat Elif'i kaçırır ve tecavüz eder. Sonrasında ise Fırat'ın tükenmek bilmeyen vicdan azabı ve pişmanlığını okuruz.

Daha 10. sayfa olmamıştı benim gözlerim doldu. İçim yandı okurken. Hatta başta dedim ki böyle şey mi olur. Ortada affedilmesi mümkün olmayan bir suç var ve kız kendisine böyle bir kötülük yapan adama aşık mı olacak? Bu bu kadar basit mi diye kızdım. Sadece ona değil Fırat i sevenlere de kızdım. Ama sonra öyle olmadığını gördüm.

Konu o kadar güzel bir şekilde işlenmişti ki düşündüğüm tüm olumsuz şeyleri yutmak zorunda kaldım. Affedersiniz yanılmışım Zaten 1 günde okudum. Elimden düşüremedim. Kitap bittiğinde hıçkırarak ağlıyordum.

Kitap biteli kaç gün oldu hâlâ aklıma geldikçe gözlerim doluyor. Bu belki kitap olabilir, yazar bu karakterleri hayal dünyasında oluşturmuş olabilir ama bunlar hayatın gerçekleri. Bir kadın suçsuz dahi olsa en yakınları bile onu suçlayıp hayatını cehenneme çevirebiliyor. Off insan kendini Elifin yerine koymaya korkar. Böyle şeyler yaşamak zorunda kalan herkesin Allah yardımcısı olsun.

Kitabı özetlersek; Töre, affedilmesi mümkün olmayan hata, korku, pişmanlık, sevgi, aile, aşk!

Yazara böyle güzel bir kitap yazdığı için çok teşekkür ederim.

Oh My Venus (Teaser)


Yıllardır So Ji Sub ve Shin Min Ah'ı aynı dizide görmek istediğimi söylerim. Hatta zamanında şöyle de bir yazı bile yazmıştım. Yapımcılar serzenişlerimizi duymuş olacaklar ki sonunda bir dizide başrol paylaşıyorlar. Ne zaman önce haberi gelmişti ama fragman yoktu.
Çok şükür yayınlandı!


Ama konusunu anlat derseniz inanın ben de pek birşey anlamadım :/ Çok yetersiz olarak bilgi vermiş siteler. Ama anladığım kadarıyla Shin Min Ah kilolarıyla derdi olan bir avukat, So Ji Sub ise ünlülere yaşam koçluğu yapan bir adam. Sanıyorum ki yine bir kilolu kadını zayıflatma operasyonunu izleyeceğiz.

Son 1 yıldır neredeyse hiç k-drama izlemedim ama bu çifti sabırsızlıkla bekliyorum.

Benim için büyük insanlık için gereksiz bir adım attım!

 
Ben değişiklikten pek hoşlanmam. Bir şey hoşuma gittiyse uzun bir süre öylece kalır. Mesela bir akik yüzük beğenirim onu aylarca parmağımdan çıkarmam. Ya da telefonumun zil sesini yıl olur değiştirmem. Geçenlerde bir arkadaşım isyan etti.'Esra abla değiştir artık şu whatsapp fotonu bunaldım aynı şeyi görmekten'. Ama ben ona alıştığımda rahatlıyorum. Alıştığım bir şeyi değiştirdiğimde huzursuz oluyorum.
Son bir örnek vereyim. uyuduğum odanın şekli değiştiğinde iki gece rahat uyuyamam, sürekli uyanırım. Yani alıştığım düzen bozulduğunda, değişiklik olduğunda ben huzursuz olurum.

Ama çok büyük bir değişikliğe adım attım. Diyetisyene gittim. Beni tanıyanlar çok aşırı kilolu olmadığımı bilirler. Hatta kendi kilomdan rahatsız olmadığımı, bazı kendini bilmez münasebetsizlerin dış görünüşüme dair ettikleri lafları da sallamadığımı çok iyi bilirler. Ben uzun yıllardır hemen hemen aynı kilodayım. Fakat artık kendim için zayıflama kararı aldım.  -Kilomu sormayın hiç 90 ı görmedim :D- Bu kararı alışımın nedeni de tamamen sağlık açısından oldu. Yaklaşık olarak 2 buçuk yıldır ara ara çarpıntım oluyor. Son 1 yıldır ise iyice arttı. 2 ay önce bir gün öyle bir hale geldim ki bayılacak gibi oldum. Doktora gittiğimde ise nabzın yüksek kalbinde bir şey yok dedi :/ Madem EKG temiz çıktı o zaman sorun ne diye sordum ama sevgili doktor bey o kadar yoğundu ki çarpıntın var işte şu ilaçları kullan olmadı yine gelirsin dedi.
Tabii sevindim içim rahatladı ama aklıma da takıldı neden böyle diye. Ben de bu yüzden zayıflamaya karar verdim. Allah nasip ederse bir kaç ay boyunca devam edeceğim. Bunu da buraya yazıyorum ki blogum şahit olsun.


Anıları kaydetmek gerek. Kendi tarihimize not düşmek gerek. Diyorum ya benim için büyük, insanlık için gereksiz bir adım attım :)

Yeşil Domates Yemeği

Birçok kişi yeşil domates yemeğini bilmez. Biz kahvaltılara pişiririz. Çok da severiz.Nasıl desem ekşimsi güzel bir tadı var. Çayla beraber çok güzel oluyor. Eh bol bol da ekmek yediriyor :D  Şöylece tarifini vereyim. Siz de yapın. Bu güzel lezzetten mahrum kalmayın. Hazır yeşil domates mevsimiyken. Hatta beğenirseniz doğrayıp porsiyonlar halinde buzluğa da koyabilirsiniz. Pişireceğiniz zaman bir soğanı kavurması kalır :D

yeşil domates yemeği, yeşil domates, domates, yemek, tarif, soğan, kahvaltılık,
İri iri bolca doğranmış soğanlarımızı pembeleşene kadar kavuruyoruz. Küp küp doğranmış 1 kilo kadar  yeşil domatesimizi de içine atıp biraz çevirdikten sonra bol pul biber biraz da tuz ekleyip üzerine de 1 su bardağı su döküyoruz. İyice özdeşleşene kadar kısık ateşte pişiriyoruz. Su miktarı aslında size kalmış bir şey.

Ortaya nefis bir yemek çıkıyor.  Deneyecek olursanız afiyet olsun ^^

Marslı - Andy Weir ( #1Kitap1Film -1-)

1kitap1film, kitap, film, marslı, martian, kitap yorumu, Kitap OkuYorum, okur yorumu, film yorumu, the martian, mark watney, matt damon, cinemaximum, ithaki yayınları, abd, bilim kurgu, uzay, mars, gezegen,
 
NASA, Ares 3 görevi ile Marsa 6 astronot gönderir. Fakat çıkan bir takım aksilikler sonucunda görev iptal edilir ve bir an önce geri dönmeleri istenir. O sırada Astronot Mark Watney bir şekilde geride kalır. Tüm dünya Mark Watney için seferber olur. Acaba Mark Watney'i kurtarabilecekler mi?

"O, dünyanın en ünlü adamı. Sorun şu ki Dünya'da değil." 

Kitaptaki bilimsel terimler oldukça yoğundu ara sıra sıkılır gibi olsam da Mark Watney karakteri o kadar esprili ve eğlenceli bir karakterdi ve kitap o kadar akıcı ve sürükleyiciydi ki elimden bırakamadım. Acaba kitapta Mark'ın hayatta kalmak için yaptıkları bilimsel olarak gerçekleşmesi mümkün mü yoksa kurgudan ibaret mi merak ettim. Andy Weir nasıl da zeki bir adam. Kitabı mutlaka tavsiye ederim.
Şuracıkta iki spoiler yapayım haberiniz ola :D Başlıyor!
Aslında beni en çok etkileyen şeylerden biri de normalde böyle büyük olaylardan sonra karakter her zaman bir yolunu bulur ve sorunsuzca işini halleder. Tamam bunda da bir yolunu buldu ve kurtuldu ama hah işte tamam bu sefer halloldu derken hep bir aksilik çıktı. Bence bu aksilikler gerçekten doğal seyrinde olan olması mümkün aksiliklerdi. yani dusunsenize bir matkap yüzünde kısa devre olup iletişimi koptu. Ay ben anlatamadım ama siz anladiniz galiba :D Neyse işte çıkan aksilikler bile kitaba ayrı bir hava katmıştı. Ayrıca Mark'in olmadık yerde olmadık şeyler söylemesi müthişti. Bitti!

1kitap1film, kitap, film, marslı, martian, kitap yorumu, Kitap OkuYorum, okur yorumu, film yorumu, the martian, mark watney, matt damon, cinemaximum, ithaki yayınları, abd, bilim kurgu, uzay, mars, gezegen,

Gelelim filme.
Bence bozulmadan uyarlanmaya en yakın filmlerden birisi olmuş. Yani Labirent serisini okuyup ve de izledikten sonra bunu gönül rahatlıyığla söyleyebilirim. Haliyle film olduğu için biraz üstünkörü olmuştu ama ona da fazla aldırmıyorum. Hiçbir zaman bir film, kitabının aynısını yansıtamaz. Özellikle filmin son kısımlarına doğru ufak değişiklikler vardı ama çok da mühim değil.

Ama şunu söyleyebilirim ki kitabın sonu çok alelacele bitirilmişken, filmin sonunda tüm karakterlere yer verilerek doyurucu bir final yapılmış.

Matt Damon cidden çok iyi bir şekilde canlandırmış Mark'ı. Kitapta okurken nasıl eğlendiysem filmi izlerken de bir o kadar eğlendim. Mimikleriyle, hareketleriyle tamamen adapte olmuş.

Filmi de böyle anlattıktan sonra gelelim benim MarsGate sinemaları hakkındaki şikayetime. Bana en yakın olan AVM de Cinemaximum MarsGate var. Pahalı olmasının yanında sürekli arıza çıkartıyor.

Daha önce Hobbit 2 ye gittiğimizde dublajlı filme girdiğimiz halde ilk yarım saat altyazılı olarak oynatılıp daha sonra film başa sarılımıştı.

Bu sefer ise ışıklar sönüp reklamlar bittikten sonra ekran tamamen karardı ve film oynamaya başladı. Daha doğrusu ses vardı ama görüntü yoktu. Bir süre böyle devam ettikten sonra reklamlardan tekrar başa alındı ve tekrar ses var görüntü yoktu. Ardından 2-3 dk boyunca ekran ve ses tamamen gitti, salon zifir karanlık oldu. Telefonların ışıkları haricinde hiç ışık yoktu. Üçüncü sefer çok şükür film başladı. Bu sefer de klimayı o kadar çok açmışlar ki Mark, Marsta soğuktan titrediği anlarda biz de içeride titredik. Burada firmayı tebrik etmek gerekir bize filmi an be an yaşattılar :D

Sonuç olarak önce kitabı okuıyun, sonra filmi izleyin. Pişman olmazsınız :)

O halde bu şarkı 70leri pek seven Mark Watney'den hepimize gelsin :D Kendisi kitapta dinliyordu.